Bu kâinattaki her bir varlık Allah’ın varlığı, birliği, isimleri ve sıfatlarına aynalık eder. Ancak bu aynalarda yansıyanları ancak “temiz akıl sahipleri (ulu’l-elbâb)” görebilir. Onların aklı hâlistir, her türlü şâibeden uzaktır, selimdir. Onlar hiçbir şeye ön yargıyla, sabit fikirle yaklaşmazlar. Akıllarının ayarları bozulmadığı için baktıkları her varlıkta Allah’ın isimlerini ve eşsiz sanatını görürler. Onlar bu dünyada sanki bir müzeyi geziyormuş gibi eşsiz sanat eserlerini gördükçe bu sanatın sahibine olan bağlılık ve hayranlıkları artar. Gökte uçan kuşta, denizde yüzüp giden balıklarda, bulutlarda, yağmurlarda, yıldızlarda, ayda ve güneşte, hâsılı her neye baksalar âlemlerin Rabbinin rubûbiyetini (rablığını) görürler.
Peki görünce ne yaparlar?
Evrendeki varlıklara bakıp eşsiz bir uyum ve düzeni gördüklerinde Allah’ın bütün bunları boş yere, iş olsun diye, abes olarak yaratmadığını yakinen anlarlar. Dillerinden şu söz dökülür: “Allah’ım Sen bunları boş yere yaratmadın.” Hiç öyle şey olur mu? Boş şeyler yapmak âlemlerin Rabbine yaraşır mı “Seni tenzih ederiz”. Seni her türlü noksandan uzak tutarız.
Senin bu kâinatı yaratman, bu dünyada biz insanları diğer varlıklardan farklı olarak akıl sahibi kılman kuşkusuz çok esaslı bir sebebe dayanmaktadır ki o da bizi imtihan etmektir. Sen, bir müze hükmünde olan bu kâinatı, bu müzenin tabloları hükmünde olan varlıkları yarattın ve bizleri de akıllarla donatarak bu müzeye davet ettin ki Senin eşsiz sanatını seyredelim, Sana hayran olalım, boyun eğelim.
Prof. Dr. Soner Duman
Prof. Dr. Soner Duman
Yorumlar
Yorum Gönder