Bazıları bilimi, ilimi kendi tekellerine almış, sadece kendilerinin her şeyi bildiğini, kendilerinin dosdoğru yolda, aydınlık içinde, güya modern hayatı benimseyerek hayatın her türlü keyfini çıkaran insanlar olduklarının iddiasındalar. Dini de insanları uyutan, geri bırakan bir avuntu olduğunu kabul ediyorlar.
Görüyorum ki, çoğunun ömrü; kısacık bu dünya hayatından ve dünya zevklerinden ibaret. Malesef, değil beyinlerini, kalplerini bile aydınlatamamışlar. Kısa bir süre sonra da bütün sevdiklerinden, lezzetlerinden mahrum kalacaklar.
Oysa hakiki bir müminin dünyası ta ezeldeki kalu beladan, sonsuz alemlere kadar geniştir. İnsanlığın yıldızlarıyla alakadardır. Onlarla konuşur derslerini alır, geleceğine, nesline ışık tutar. Dünyasını da aydınlatır, kabrini de. Ahiretini de mamur eder.
Kabir bir dostlar meclisidir, ahiret bir kavuşma mekanı, sonsuzluk yurdu. Ölüm bir yok oluş değil, bütün bu güzelliklere kavuşmak için sadece bir terhis tezkeresi. Hayat, hayatı vereni tanıdıkça, takdir ettikçe anlam kazanıyor. Yoksa her şey boş.
Yorumlar
Yorum Gönder