Uzun ve aydınlık gündüzlerin saltanatı, her yıl bu zamanlar başlar usul usul sallanmaya. Mevsim bir kez daha kışa döner yönünü, mahlukat bir kez daha yüz tutar kendince kapanmaya…
Âlem sayfalarındaki yüzlerde, an be an bir geçiş dönemidir artık yaşanan! Hareketten durağanlığa, neşeden alınganlığa ve haslıktan olağanlığadır gidişat…
Hele aynı topraktan, aynı sudan beslenen yan yana ağaçlar; o zengin şekilli ve rengarenk yapraklarıyla nasıl da şahitlik ederler Rablerinin hem "Vahid", hem de "Ehad" olduğuna.. Kimisinin bordo-kiremit-kırmızı arasındaki renk cümbüşünü yüklenmiş bir dalı, yanındaki ağacın altın ve sarı arası en güzel tonlarına karışır bazen. Aynı anda beridekinin yeşilden kahverengiye dönüşüne de davet edilirken gözler; kimi zaman bir de bakarız ki, hepsinin arasındaki bir başka ağaç, tüm komşularına inat çoktan dökmüştür bile bütün yapraklarını...
Mahlûkat aynalarının yansıtabilme yarışına durdukları İlahî isimlerden bazıları ise, daha da baskındırlar artık gözlerde. Düşen her yaprakta ve kuruyan her çiçekte, âlemin fani yüzü, kimin “Yumît” olduğunu da ders verir adeta. Her şeye “Kadir” bir kudretin, koca âlemi nasıl da süratle, düzenle, kolaylıkla bir halden başka bir hale çevirmekte olduğuna şahit olur gözler bir kez daha...
Yorumlar
Yorum Gönder