Tevhid Neşesi...


Bir arkadaşımla birlikte seyahat ediyorduk. Fransa yollarındaydık. Bir dinlenme tesisinde durduk. Arkadaşım lavaboya gitti. Ben de onu kapının önünde beklemeye başladım.
Hava akşam alacasıydı. Etrafımda anlamadığım diller konuşan insanlar vardı. Kendimi diyarı gurbette yapayalnız hissettim. Kalbime derin bir gurbet hüznü çöktü.
Derken, önüme iki serçe kondu, başladılar yeri eşeleyerek yiyecek aramaya. Tıpkı memleketimde gördüğüm serçeler gibiydiler.
Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Bir çınar ağacının dalları arasından görünen ay bildiğim ay, batmakta olan güneşin son ışıklarıyla kızaran bulutlar tanıdık bulutlardı.
Düşündüm… Rabbim serçeyi, ağacı, bulutu, ayı, güneşi kendisi için mühür yapmıştı adeta.
"Ben isimlerim ve eserlerimle her yerdeyim. Şu gördüğün kuşlar, ağaçlar, insanlar benim mahluklarım. Konuşulan dilleri de ben yarattım. Bu toprakları Fransızların sanıyorsun ama gerçekte benimdir. Mahzun olma. Sen benim kulumsun ve benim mülkümde seyahat ediyorsun. Ben de her an, her yerde seninleyim" diyordu.
Bu tefekkürden sonra, daha önce bana yabani gelen tüm varlıkları kendime yakın hissettim. Gurbet hüznü yerini tevhit neşesine bıraktı. Ruhum huzur buldu, kalbim güldü.

Ömer Sevinçgül

Yorumlar