İlişkiler hep maddi, dünyevi ve çıkar üzerine mi olmalı? Para kazandırıyorsa varım yoksa yokum düşüncesi... Faydacılık almış başını gidiyor. Hedonizm, hazcılık hayatımızın vazgeçilmesi olmuş. Fedakarlık, diğergamlık, rıza-i ilahi, hasbilik, şükür ve teşekkür, insanlara ve çevreye faydalı olma aptallık görülür olmuş.
Şükretme isyan et! Yetersiz gör! Hep şikayet et, sakın şükretme, yetinme!!!
Böylelerinin asla mutlu olamayacağını görür gibiyim. Karınları da, gözleri de doymayacak. Tolstoyun açgözlü Pahom hikayesindeki gibi...
En iyisi size PAHOM’u anlatayım.
Tolstoy’un “İnsan Ne İle Yaşar” adlı eserindeki bir kahramanın adıdır Pahom..
Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır.
Uzak bir yerlerde, cömert bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için reise gidip talebini iletir. Gerçekten de reis herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir.
Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar yürüyerek yada koşarak ulaştığın bütün yerler senindir fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım.” der. Seni başladığın yerde görmek istiyorum. Yoksa bütün hakkını kaybedersin.”der.
Pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye. Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir arazi dikkatini çeker orayı da almak için koşmaya başlar.
Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış. Vakit epey geçmiş. Daha hızlı koşar, koşar, ama artık kesilir takâti kalmaz. Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar. Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, yere yığılır ve bir daha kalkamaz…
Reis olanları izlemektedir. Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur. Adamlarına bir mezar kazdırır. Pahom’u bu mezara gömerler. Reis, Pahom’un mezarının başında durur şöyle der: “Bir insana işte bu kadar toprak yeter!”
Dünya adaletsiz değildir. Dünyayı adaletsiz yapan insandır. Onun doymak bilmeyen gözü ve nefsidir. Ne kadar çok sahip olsa da her daim daha fazlasını ister. Oysa sahip olunan bir lokma ekmeği paylaşmanın insana katacağı huzuru anlatmaya kelime yetmez.
Ömrümüzü yiyen, bedenimizi yaşlandıran, ruhumuzu kemiren aşırı hırslı ve aç gözlü oluşumuzdur. Dünya sevgisi içimizi öyle kaplamış ki, gönlümüzde dostlarımıza sunabileceğimiz sevgiden hiçbir eser kalmamış. Oysa insanı insan yapan değerler aşırı hırstan, bencillikten ve aç gözlülükten arınılarak kazanılır.
Bu yüzden mutlu ve huzurlu olmayı bir türlü beceremiyor insanlar.
“Hırs ve aç gözlülük insanların mutlu ve huzurlu olamamalarına tek sebeptir.” Mal edinme sevdası insanların sevgi, dostluk gibi başka güzellikleri görmesine en büyük engeldir.
“İnsanoğlunun iki çuval dolusu altını olsa üçüncüsünü ister. İnsanın gözünü ancak bir avuç toprak doyurur.” Çünkü insanın tek hırssız kalacağı yer kara topraktır.
Yorumlar
Yorum Gönder