Bayram namazına gittik, Allah kabul etsin, önce dışarda mahalle halkının erkekleri ile sonra evimize gelip ev halkı ile bayramlaştık. Mutad olduğu üzere bayram sabahı kahvaltısını yapıp, en yakınlarımızı arayıp bayramlarını kutladık.
Sabah erken kalkmanın rehavetiyle bir uyku bastırdı. Koltukta yığılıp kalmışım...
Saat 11:00 oldu. Gariptir, ne bir gelen var ne de giden. Daha geçen yıllara kadar erkenden kapımızın zili sürekli çalar; mahallenin çocuklarının sesleri, dilekleri ortalığı çınlatırdı. Onları karşılamanın telaşı, sevinci dünyamızı şenlendirirdi. Uyutur muydu çocuklar bizi?
Çocuklar erkenden bayramlıklarını giyer, önce ev halkının sonra komşularının bayramlarını yaparlardı...
Şimdi sokakta bayramın izi yok.
Galiba çocuklar da azaldı, onlara izin veren ebeveynler de...
Bayramı tatil görüp çevreden uzaklaşıp başka yerlere gitmeyi fırsat bilmek, bayram şuurunu aile ortamında yaşamamak, en önemlisi komşusuna dahi güvenememek ne hale getirdi bizi.
Geçen bir arkadaş; "Duyduğumuz bu hadiselerin yüzünden, tanıdık bir çocuğun, bir yetimin başını okşamak bile tehlikeli hale geldi." diyordu. Hakikaten öyle...
Bir başka dostum da bu bayram sabahı bir sahil kasabasında çocukların ellerinde biralar, şehrin ortasında utanmadan alem yaptıklarını söylüyordu. Bunların ise ne ramazanla ne de bayramla alakaları vardı.
Allah encamımızı hayreylesin. Bunların nedenini hep dışarda aramaktansa biraz da kendimizde, ailede, toplumun kendisinde aramak gerekiyor galiba...
Bakalım, bekliyorum, Yine de ümidim var. Çocuklar da uykuda galiba. İlk gelen grubu ihya edeceğim.

Köylerde bu gelenek hala var ki, İrfan Ağlan kardeşimiz bu sabah ilk fotoğrafı çekmiş. Kendisinden izinle fotoğrafını paylaştım. Şu anda bizim kapıda da ilk öncü grubu belirdi. Neşem yerine geldi. "Avuçlayın, elinize ne gelirse!" deyip şeker kasesini uzattı, hanım. Çocuklar olmazsa bayram neye yarar yahu? 

Ahmet Yordam
Yorumlar
Yorum Gönder