Ahmet...



Yaklaşık 9 yıl önceki öğrencilerimden biri idi Ahmet... Fiziksel bir engeli vardı ama kalbi pırıl pırıldı. Geçen Cuma namazını Bostandere camiinde kıldıktan sonra okul aile birliği başkanımızın lokma dağıtımı sırasında yine insanlara koşturarak hizmet ederken rastladım bu güzel insana. "Ahmet!" diye seslendiğimde farketti beni, hemen koşarak geldi. Gözleri parlıyordu. "Tanıdın mı beni? dedim, "Tanımam mı öğretmenim." diyerek sarıldı ellerime. Benim kadar onun sevinci de gözlerinden okunuyordu. Okulumuzda Nusret hocamın da arasıra ifade ettiği gibi, onun vesilesiyle hayattan çok dersler aldık. O da bize çok şeyler öğretti...
9 yıl önce bir gün okulda yemekhaneye girdiğimde herkes yemeklerini yemekle meşguldü. Oturacak yer kalmamıştı. Ahmet yemeğini bitirmediği halde sandalyesini alıp, "öğretmenim lütfen siz oturun" diyerek ısrar etti. 120 kişilik salonda bir tek o engelli öğrencim, nefsinin, rahatının yerine bizleri tercih ederek ruhundaki cevheri ortaya koymuştu. Dersleri iyi değildi ama nezaket, kibarlık, fedakarlık ve diğergamlık gibi erdemlere sahipti. Eğitim ve öğretimin amacı da iyi insan yetiştirmek değil miydi? Başarı sadece bilgi yüklenmek mi? Eğer o bilgiler sizi topluma zulmeden, saygısız, nefret edilen biri haline getiriyorsa ne faydası var?
Ahmet, her zaman çok iyi bir insan olduğunu, ilerde de böyle olacağını davranışlarıyla göstermişti.
"Şimdi kaç yaşındasın Ahmet?" dedim. "21 yaşındayım hocam" dedi.
Ahmet hala insanlara hizmet etmenin çabasındaydı. İkram ediyor, yiyecekleri dağıtıyor, sonrasında da artıkları topluyordu. Ayrıldığımız zaman da yolda rastlaştık. Ailesinin hayvanlarına bakarak, ülkesine üreterek katkıda bulunuyordu. Bizleri el sallayarak uğurladı... Kucak dolusu sevgiler Ahmetim sana. Gözlerinden öpüyorum.


 

Yorumlar