Hazırım...



Kısa yaz geceleri sonunda çok defa yaptığım sabah namazından sonra okumalarımı yapıp, işrak namazını da kıldıktan sonra yatmıştım.
Sabah 10.00 gibi uyandım. Kalkıp oturduğumda gözlerimde bir kararma oldu. Vücudumdan ter boşandı ve bitkin bir şekilde yeniden yatağa uzandım. Birkaç kalkma denemesi de aynı şekilde aynı şekilde başarısızlıkla sonuçlandı. Başımda bir ağırlık ve durgunluk vardı. “Allah Allah bu bir kriz mi acaba?” diye düşündüm.
Hanım, kızımızı yaz okuluna bırakıp döndükten sonra yanıma geldi. Durumumu ona anlattım. Zaten yüzümün sararmasından vaziyeti anlamıştı.
Sekiz Haziranda yani on sekiz gün önce kayın valide de ani olarak kalp krizi geçirmeye başlamış, vücudundan ter boşanmış ve yarım saat içinde yanımızda vefat etmişti. Benzer bir durum olduğundan Hanım da korkmuştu. Oğlumuz Osman’ı çağırıp “gel babana oku; benim abdestim yok!” dedi.
Osman Kur’an’ı alıp yatağın başucunda Yasin’i okudu. (“Ölmek üzere olan hastalarınıza Yasin okuyun” diye Hadis-i Şerif var)
Böyle durumlarda insanın aklına eksikleri gelir ya, ben de eksiklerimi hatırladım. Gafletle geçen zamanlarıma tövbe ettim. Tamamlamam gereken çalışmalarımı düşündüm. Oğlum başımda Kur’an okurken hüzünlenip sessiz gözyaşları döktüm.
Bir ara kendimi iyi hissedip kalktım, abdest alıp kuşluk namazı kıldım. Namazın sonunda kalbim öyle ferahladı ki, müsterih bir halde dua ederken “Rabbim emanetini teslim etmeye, huzuruna gelmeye hazırım, sen hakkımda hayırlısını nasip et!” dedim. Yine çok nadir nemlenen gözlerim nemlendi. Kahvaltı sofrasına oturdum, ama ağzıma bir şey koyamadım.
Sonra bir müddet daha uzandım. Kendimi kuş kadar hafif hissediyordum. Şuurum yerinde, gözlerim açık bekliyordum. “Ölüm meleği ne zaman gelecek? Eğer vade dolmuşsa şimdi bana görünür, acaba onu nasıl karşımda bulacağım?” düşüncelerinin zihnimden geçmesi beni biraz heyecanlandırdı.
Ama gelmedi; hayırlısı olsun…
Son yıllarda şu duayı dualarıma katmıştım: “Allah’ım, senin yolunda tamamlanması gereken çalışmalarımı tamamlayıncaya kadar bana hayırlı ömür ver. Sonra da hakkımda hayırlısını nasib eyle!”
Bu duam şimdilik kabul edilmiş olmalı ki, öğle ezanı okunduktan sonra biraz daha iyileştim. Kalktım gusül abdesti alıp öğle namazını kıldım.
……
Şu an geçirdiğim bu günün gecesi saat 24.00 suları. Herkes uyudu. Bu günden arda kalan bir huzur var içimde. Kendimi ölümün kenarında hissederken, bütün eksik ve kusurlarıma rağmen Allah’ın huzuruna gitmeye hazır olduğumu hissedişin huzuru. Vefatına dört saat kala, telefonla arkadaşı Ayhan Songar’ı arayıp “Sana son hediyem” diyerek şu dörtlüğü yazdıran Necip Fazıl’ın ve diğer büyük insanların hayatlarını hep bu huzuru duyarak tamamladıklarını düşünmek huzurumu daha da artırdı:
Bütün dostlarım gitti,
Dünya bana boş geldi,
Eşyalar görünmez oldu,
Odalarım loş geldi.
Gözlerim müebbede,
sonu gelir elbette,
Bekler melek nöbette,
safa geldi, hoş geldi.
Gerçekten ilk defa ölüme bu kadar yakın olduğumu hissettiğim bir gün geçirdim. Allah hepimizin sonunu hayır eylesin ve hepimize hüsnü hatime versin.
Seyfettin Bulut


 

Yorumlar