Şükreden Dil



Mahallemizde yaşlı bir dedemiz vardı. Geçirdiği bir hastalıktan dolayı, dili tat alma duygusunu yitirmişti. Hiçbir şeyin tadını alamıyordu.
"Ah evlâdım" derdi. "Bir insan başını secdeye koysa, ömür boyu kaldırmadan Allah'a yalvarsa, yalnızca bir lokmadan aldığı lezzetin karşılığını ödeyemez."
Dilin asıl vazifesi, bu dünya sofrasında bize sunulan nimetleri yiyerek ve şükretmeye vasıta yaparak, dua kapısını devamlı açık bulundurmaktır.
Şükreden dil, rahmet hazinelerinin bir bakanı seviyesine yükselirken, şükürsüz dil, mide tarlası ve fabrikasının bir kapıcısı ve yasakçısı durumuna düşer.
Bizi yaratan, sayısız nimetleriyle mütemadiyen kendisini bize tanıtmak ve sevdirmek isteyen o rahmet ve şefkat sahibi yaratıcıya karşı, şükranla mukabele etmek, Onu sevip sevdirmek ve tanıyıp tanıttırmak, biz akıl sahibi insanlar üzerine düsen yaratılış vazifemizdir. 

 

Yorumlar