Geçen gün kasabamdaki bir köyün çıkışında arabamla ilerlerken bayırdan sonra gelen mevkide sol tarafta yaprakları sapsarı olmuş üç ağaç öyle cazip bir güzelliğe sahiptiler ki, ta uzaktan dikkatimi çekti. Yaklaştıkça gözlerimi bu güzellikten alamadım, beni kendilerine cezbettiler. “Bu levhaları kaydetmeden gidemezsin” der gibi beni durmaya mecbur ettiler. Arabamı sağ tarafta uygun bir yere dörtlüleri yakarak parkettim. Uzaktan sapsarı görünen bu altın yumaklarının yaklaştıkça ayva ağaçları olduğunu fark ettim.
"Kim sizi bu hale getirdi? Kim sizi bu kadar güzelleştirdi? diye sormaktan kendimi alamadım. "Aman Allahım! Bu ne şıklık! Bu yeşilliğin içinde kontrast oluşturan bu sarı renkler ne muhteşem! Daha bir ay önce yemyeşildi bu yapraklar. Ne ara giydiler, bu sarı elbiseleri?!"
Üç sarı gelin, altın gibi pırıl pırıl! Şöyle etraflarında dolaşıp artık son güzelliklerini sergileyen bu güzelleri yakından temaşa ettim. Çok kaydediciler gibi ben de zihnime ve telefonuma kaydettim. Yaprakların dirilişi gibi ölümleri bile bir güzellik ve ihtişam içindeydi. Gelinliklerini giymiş "şeb-i aruslarını" yani, son düğünlerini yapıp veda edeceklerdi. Düğünlerine bizleri de şahit kıldılar...
Yorumlar
Yorum Gönder