ARMSTRONG SENDROMU


Öncelikle belirteyim literatürde “Armstrong Sendromu” diye bir kavram yok, ben icat ettim.
Lance Armstrong’u hatırlayanlarınız vardır.
Efsane bisikletçi, erişilemez rekorların sahibi.(!)
Yedi kez Fransa Turu’nu kazandı.
Hatta bir ara kanser oldu.
Kanseri yendi.
Yıldızı iyice parladı.
Tv lerde bu başarının hikayeleri anlatıldı.
Hakkında onlarca kitap yazıldı.
“Başarı avcılarına” ilham oldu.
Kişisel gelişim konferanslarında, motivasyon içerikli konuşmalarda baş aktör oldu.
Başarısı gençlere örnek oldu.
Madalyalar, milyonlarca dolarlık sponsorluk anlaşmaları, reklamlar…
Ama..
Bir gün ansızın bu efsane televizyonlara çıktı ve tüm yarışlarında doping kullandığını itiraf etti.
Daha doğrusu Dünya Anti Doping Ajansı Başkanı Lance’in yarışlarda hile yaptığını, doping kullandığını tespit ettiklerini söylediğinde ‘O’da çıkıp itiraf etmek zorunda kaldı.
Bütün Dünya’dan özür diledi.
Madalyaları elinden alındı.
Sponsor olan firmalar dava açtılar.
O nam, o ünvan, o efsane bir anda yerle yeksan oldu.
Spor dünyası Lance’i en ağır cezalarla cezalandırdı.
Ömür boyu hiç bir spor aktivitesine katılamama cezası verdi.
Evet arkadaşlar,
Bu kısa yükseliş ve düşüş hikayesini bugün niçin anlattım size?
Anlatayım.
Burası Dünya.
Eyvallah.
Her türlü anormalliğin olabildiği acaibül garaib bir küre. Bunda şaşılacak bir şey yok.
Ancak bendeniz bu ilginç hikayeden konuyu “15 Temmuz Fetö kalkışmasına” bağlayacağım.
Demeyin ne alaka diye.
Bakalım nasıl bir ders çıkaracağız görelim.
Arkadaşlar,
15 Temmuz’da, yüreğinde zerre kadar imanı olan, kalbinde eser miktarda vatan ve millet sevgisi olan herkes bilir ki darbeye kalkışanlar “Fetöcülerdi.”
Bunun aksini iddia etmek için ya gerçekten “onun bunun çocuğu” olmak gerekir ya da “tam bir geri zekalı.”
Bu şöyle kenarda dursun.
Biz milletçe ihaneti anlarız.
Kötü kalplileri anlarız.
Şeytanla iş tutmuşlardır, sizin ülkenize, dininize, ırzınıza kasdederler.
Bunları biliriz ve aklederiz.
Fakat bizim bir türlü anlayamadığımız bu şeytanlıklara imza atanları alkışlayan, onların peşinden giden “körler, sağırlar ve geri zekalılar” güruhu.
Biz o saf temiz görünümlüleri anlayamayız bi türlü.
Bu konuyu bendeniz gerçekten çok düşündüm.
Neden böyle diye.
Sizinle bugün bunu konuşmak istiyorum.
Neden “akıl” diye bir tartı varken, neden “vicdan” diye bir ölçü varken bazılarımız anlamaz da körcesine kötülerin peşinden sürüklenip gider?
Buna hayli kafa yordum.
Genetik mi?
Sosyolojik mi?
Öğrenilmiş mi?
Kader mi?
Diye sorular sordum.
Araştırdım, okumalar yaptım.
Sanıyorum sonunda belli cevaplara ulaştım.
Kıymetliler,
Şimdi şu kenarda duran Lance Armstrong hikayesine tekrar dönelim.
Lance Armstrong yapıp ettikleriyle kendisini kötüler sınıfına altın harflerle yazdırdı.
Öyle değil mi?
Bir daha ne yapsa kendisini aklayamaz.
Burası tamam.
Ancak biliyor musunuz garip olan bir durum var; her şey açık seçik ortadayken, adam çıkıp ekranlarda bizzat itiraf edip özür dilemişken, Dünaya O’na sırtını dönmüşken Lance Armstrong’un saf ve temiz olduğuna inanan bir yığın aklı evvel var olmaya devam etti.
Bu fanların yani hayran kitlesinin bir kısmı yeni bir fan grubu oluşturdu; “Lance Armstrong Masumdur Fan Kulübü.”
Evet doğru duydunuz, adam ekranlara çıkıp itiraf ettiği halde, ben suçluyum dediği halde bir grup gerizekalı onun hâlâ masum olduğunu iddia edip gösteriler yaptı, protestolar düzenledi.
Ne kadar enteresn ve anlaşılmaz değil mi?
Şimdi tekrar gelelim bizim Fetö’ye.
Evet Fetö inşaallah beli kırılmış bir süfli.
Bir daha ayağa kalkamayacak kadar yerlere düştü. Yaşı ve enerjisi de artık buna müsait değil.
Çok şükür.
Ancak problem şu ki “Lance Armstrong Masumdur Diyenler Kulübü” hâlâ hayatta. Ve hiç de akletmek niyetinde değiller.
İşte benim takıldığım nokta burası; herşey açık seçik ortadayken nasıl oluyor da hala Fetö seviciler olabiliyor?
Vardığım sonuç yaklaşık olarak şu:
Galiba Allah kullarını yaratırken belli bir oranda “geri zekalıyı” da yaratıyor ve aklını ve vicdanını kullanma gayretinde olanların arasına imtihan olarak veriyor.(!)
Yani bu kaderimiz gibi bir şey.
Allahu âlem.
Ne hazindir bu dünyadaki bu “aklını kullanma” özürlülerinin oranı hayli fazla.
Çok hem de çok.
Ve bunlar iş güç sahibi insanlar.
Aramızda her meslekten figürler olarak dolaşmaktalar.
Evet meramımın sadedine gelecek olursak.
Fetö biter, metö gelir, setö gelir.
Elbette buna mukabil Fatihler gelir Fatihler gider.
Bu âdeti ilahi.
Burada bize düşen vazife “şeytanın var olduğunu bildiğimiz gibi Şeytanın her daim kandırdıklarının da var olduğunu” bilmek.
Ve buna göre tedbirler almak.
Evlatlarımızı iyi yetiştirmek.
Onları hem madden hem de manen donanımlı çocuklar yapmak.
Bizler Anadolu’nun helal sütlü, temiz kalpli annelerinin evlatlarıyız.
Aklımızı kullanmamak herkes için mümkün olsa bile bizim için mümkün olamaz.
Bize yakışan “feraset sahibi, irfan ve vicdan sahibi” gençler olmaktır.
Kim oldukları belli olmayan, soyları, nesepleri bile şüpheli “din adamı elbisesi” giymiş müptezellerin peşinden gidemeyiz.
Fetö ve benzerleri bitmez arkadaşlar.
Azalırlar, çoğalırlar.
Fakat hep var olurlar.
15 Temmuz bizim için bir gecelik fasıldı. Sabaha kadar alçakları püskürttük, şehitlerimizle beraber ezdik geçtik.
Tarihte yerini “şanlı bir gece” olarak alacak.
Şükür.
Ancaak, mücadele devam ediyor.
Kıyamete kadar da devam edecek.
Ve şeytanlar internet, tv ve sair yollarla her zaman aramızda var olacak olan “zeka özürlülere” gözünü dikmiş var gücüyle çalışıyor.
Aman dikkat.
Yaşasın hürriyetini ona buna teslim etmeyen, vicdanını satılığa çıkarmayan insan evlatları.
Dediğim gibi “Lance Armstrong giller” hiç bitmeyecek. Doğal olarak haşerat kabilinden aramızda olacaklar.
Biz de onlarla yaşamaya alışacağız.
Ne zamanki 15 Temmuz’da olduğu gibi azgınlıkları haddi aştı, onlara milletçe hadlerini bildireceğiz.
Vesselam.
Not:
Armstrong Sendromu: Gerçekleri gördüğü halde, görmezden gelme, işine geldiği gibi anlama hastalığı. Kötü kalplilikle aptallığın tek vücutta bulunma hali.


 

Yorumlar