Hayatımın neredeyse tamamına yakını gurbette geçti.
Öğrencilik yıllarımda, okula gitmek için köyden ayrılırken Anam iki gözü iki çeşme beni uğurlamaya çıkardı.
- Ana ne ağlıyorsun? Araba şu köyden çıkana kadar, ben her şeyi unutuyorum, diyerek hep anama yalan söylerdim.
Yıllar yılları kovaladı, köprünün altından çok sular aktı ama ben hala alışamadım. Anama; "Sizi çok özlüyorum, köyüme, doğup büyüdüğüm topraklara, rüzgarına, tozuna hep hasretim." demedim, diyemedim.
Anam bu dünyadan göçüp gittiğinden beri, onu genelde geceleri ziyarete giderim. Her şeyi, bütün söyleyemediklerimi, bütün hasretlerimi bir bir itiraf eder, anlatırım. Sanki sessiz sedasız, beni dinler de, tıpkı benim gibi göz yaşlarını içine akıtır. O gecenin sessizliğinde; rüzgar eser, ses verir, çekirgeler öter de anamın çıtı çıkmaz. Ben anlatırım anam dinler, ben konuşurum anam susar...
Bu hisleri şimdi paylaşmak bile benim için cesaret istiyor. Bazen yaşanmışlıkları paylaşmanın vakti vardır. Henüz erken mi, yoksa zamanı mı bilmem ki...
Mustafa Tahsin
Yorumlar
Yorum Gönder