Diriliş...


"Hz. İbrahim (a.s), Bir gün deniz kenarında karaya vurmuş büyük bir balığın etinin bir çok canlı tarafından parçalanıp yendiğini görünce,
-“Allahım, ölüleri nasıl diriltirsin? Bana göster” diye dua etmeye başladı. Cenabı- Hak da: “Sen bunu yapabileceğime inanmıyor musun? diye sordu.
Hz İbrahim:
-“Hayır inanıyorum ancak kalbimin tatmin olması için” demişti. O zaman Rabbimiz şöyle bir yol gösterdi. “Öyleyse, dört kuş tut. Onlara birer isim tak. Onları kendine iyice alıştır. Sonra onları parçalayıp, o parçaları birbirine iyice karıştır. Dört eşit parçaya ayır. Her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları isimleri ile çağır. Onlar sana uçarak gelirler.”
İbrahim (a.s) emredileni yapıyor. Dört dağın tepesine parçalayıp karıştırdığı kuşları isimleri ile çağırınca o kuşlar kendisine geliyor. Bu olay Kur’an-ı Kerim’de Bakara Suresinin 260. ayetinde öz olarak anlatılır.
Evet, böyle bir şeyi insan gözleriyle görse tatmin olur.
Aslında biz de görüyoruz. Şimdi düşünün; dört tane kuş değil de, gördüğümüz bir ağaçta kaç tane çiçek var? Diyelim bin tane çiçek var. Her ağaçta binlerce çiçek var. Her bir çiçeği bir kuş kabul edelim. Kuşların kanatları gibi, çiçeklerin de çanak yaprakları, taç yaprakları var. Biz bunları parçalamıyoruz ama, bir iki hafta sonra rüzgar bunları koparıyor ve savuruyor. Sonra birbirine benzeyen yapraklar meydana geliyor. Yaprakları da sonbahar savuracak. Bu ağaçların meyveleri hangi pazarda satılacak ve hangi insanların midelerine gömülecek belli değil. Aynen Hz. İbrahim’in kuşları gibi, karıştılar, savruldular dört bir tarafa…
Ve bu ağaçlar kışın tekrar kuruyacak, kemik gibi olacak. Bir insanın mezarında sadece kemiklerden ibaret kalması gibi...
Sonra bahar mevsiminde tekrar sura üfleniyor. Yeniden, ölen yeryüzünün altından hayat fışkırıyor. Ve İbrahim (a.s)’ın kuşları gibi, sanki gidenler gittikleri yerden geri geliyorlar. Çiçekler dallarına gelip konmuşlar! Sonra yapraklar, sonra meyveler gelecek! Görebilen insan aynen İbrahim (a.s)’ın yaşadığı mucize gibi, tatmin oluyor.
İsrafil’in Surunun örneklerini de biz bu dünyada görüyoruz. Özellikle sonbaharda ve ilkbaharda gök gürültülerini çok duyarız. Bu gök gürültülerinin ilki, ilk sura ve ölüme işaret, ilkbaharda olanları ise yeniden dirilişin işareti olan ikinci sura benzetebiliriz. Tabi bu işler tesadüfi değil. Cenabı Allah’ın bu işle ilgili görevlendirdiği Meleki- Ra’d gibi melekler var.
Cennetin de numuneleri o güzel bahçeler değil mi? Zaten Cennet kelimesinin anlamı da “bahçe” demektir. Mesela şu bahçeden gözlerimiz çiçeğe doyuyor. Taban yemyeşil. Arılar, kelebekler dolaşıyor. Çiçeklerden bal özü alıyorlar. Bizim de gözlerimiz bal arıları gibi dolaşıyor, iman özü alıyor. Bu çiçeklerde balözü olduğu gibi, iman özü de var. İman bunlardaki bal özüdür. "


 

Yorumlar